Budizm'de Tanrıların ve İlahların Rolü

Budizm'de tanrılar olup olmadığı sık sık sorulur. Kısa cevap hayırdır ama aynı zamanda "tanrılar" ile ne kastettiğinize bağlı olarak evettir.

Bir Budistin Tanrı'ya, yani Hristiyanlık, Musevilik, İslam ve diğer tektanrıcılık felsefelerinde kutlanan yaratıcı Tanrı'ya inanmasının doğru olup olmadığı da sıklıkla sorulur. Yine, bu "Tanrı" ile neyi kastettiğinize bağlıdır. Çoğu tektanrıcının Tanrı'yı tanımladığı gibi, yanıt muhtemelen "hayır "dır.

Budizm bazen "ateist" bir din olarak adlandırılır, ancak bazılarımız "teist olmayan "ı tercih eder - yani bir Tanrı'ya veya tanrılara inanmanın gerçekten önemli olmadığı anlamına gelir.

Ancak her türden tanrı benzeri yaratık ve varlığın var olduğu da kesindir. devas Vajrayana Budizmi ezoterik uygulamalarında hâlâ tantrik tanrıları kullanmaktadır. Amitabha Buddha'ya adanmanın kendilerini Saf Topraklar'da yeniden doğuşa götüreceğine inanan Budistler de vardır.

Peki, bu bariz çelişki nasıl açıklanabilir?

Tanrılar ile Ne Demek İstiyoruz?

Çok tanrılı tipteki tanrılarla başlayalım. Dünya dinlerinde bunlar pek çok şekilde anlaşılmıştır. En yaygın olarak, bir tür eylemde bulunan doğaüstü varlıklardır - örneğin havayı kontrol ederler veya zaferler kazanmanıza yardımcı olabilirler. Klasik Roma ve Yunan tanrı ve tanrıçaları buna örnektir.

Çok tanrıcılığa dayalı bir dinde pratikler çoğunlukla bu tanrıların kişinin adına şefaat etmesini sağlamak için yapılan uygulamalardan oluşur. Eğer çeşitli tanrıları silerseniz, ortada bir din de kalmaz.

Öte yandan, geleneksel Budist halk dininde devalar genellikle insan aleminden ayrı bir dizi başka alemde yaşayan karakterler olarak tasvir edilir. Kendi sorunları vardır ve insan aleminde oynayacak rolleri yoktur. Onlara inansanız bile dua etmenin bir anlamı yoktur çünkü sizin için hiçbir şey yapmayacaklardır.

Ne tür bir varoluşa sahip oldukları veya olmadıkları Budist pratik için gerçekten önemli değildir. Devalar hakkında anlatılan hikayelerin çoğunun alegorik noktaları vardır, ancak hayatınız boyunca sadık bir Budist olabilir ve onları hiç düşünmeyebilirsiniz.

Tantrik İlahlar

Şimdi, Budizm'deki tantrik tanrılara geçelim, tantra aydınlanmanın gerçekleşmesini sağlayan deneyimleri uyandırmak için ritüellerin, sembolizmin ve yoga uygulamalarının kullanılmasıdır. Budist tantranın en yaygın uygulaması kişinin kendisini bir tanrı olarak deneyimlemesidir. Bu durumda, tanrılar doğaüstü yaratıklardan ziyade arketipsel semboller gibidir.

Burada önemli bir nokta var: Budist Vajrayana, Mahayana Budist öğretisine dayanır. Ve Mahayana Budizminde hiçbir fenomen nesnel veya bağımsız bir varoluşa sahip değildir. Ne tanrılar, ne siz, ne en sevdiğiniz ağaç, ne de tost makineniz (bkz. "Sunyata veya Boşluk"). Şeyler bir tür göreceli bir şekilde var olurlar, kimliklerini işlevlerinden ve diğer fenomenlere göre konumlarından alırlar.diğer her şeyden ayrı veya bağımsızdır.

Bunu akılda tutarak, tantrik tanrıların pek çok farklı şekilde anlaşılabileceğini görebiliriz. Kuşkusuz, onları klasik Yunan tanrıları gibi anlayan insanlar vardır - ayrı bir varoluşa sahip olan ve sorarsanız size yardım edebilecek doğaüstü varlıklar. Ancak bu, modern Budist akademisyenlerin ve öğretmenlerin sembolik bir anlayış lehine değiştirdikleri biraz sofistike olmayan bir anlayıştır,arketipik tanım.

Lama Thubten Yeshe yazdı,

"Tantrik meditasyon ilahları, farklı mitolojilerin ve dinlerin tanrı ve tanrıçalardan bahsederken kastettikleri şeylerle karıştırılmamalıdır. Burada, özdeşleşmeyi seçtiğimiz ilah, içimizde gizli olan tamamen uyanmış deneyimin temel niteliklerini temsil eder. Psikoloji dilini kullanmak gerekirse, böyle bir ilah, kendi en derin doğamızın, en derin seviyemizin bir arketipidir.Tantrada dikkatimizi böyle bir arketipsel imgeye odaklar ve varlığımızın en derin, en derin yönlerini uyandırmak ve onları şimdiki gerçekliğimize getirmek için onunla özdeşleşiriz." (Introduction to Tantra: A Vision of Totality [1987], s. 42)

Diğer Mahayana Tanrısal Varlıkları

Resmi tantra uygulamasalar da Mahayana Budizm'inin büyük bir kısmında tantrik unsurlar vardır. Avalokiteshvara gibi ikonik varlıklar dünyaya şefkat getirmek için çağrılır, evet, ama Biz onun gözleri, elleri ve ayaklarıyız. .

Aynı şey Amitabha için de geçerlidir. Bazıları Amitabha'yı kendilerini (sonsuza dek olmasa da) cennete götürecek bir tanrı olarak anlayabilir. Diğerleri ise Saf Diyar'ı bir zihin durumu ve Amitabha'yı da kişinin kendi adanmışlık pratiğinin bir izdüşümü olarak anlayabilir. Fakat asıl mesele şu ya da bu şeye inanmak değildir.

Peki ya Tanrı?

Sonunda Büyük G'ye geldik. Buda onun hakkında ne söylemiş? Bildiğim kadarıyla hiçbir şey. Buda'nın bildiğimiz tektanrıcılığa hiç maruz kalmamış olması mümkündür. Birçok tanrı arasında sadece bir tanrı değil, tek ve yüce varlık olarak Tanrı kavramı Buda'nın doğduğu sıralarda Yahudi bilginler arasında yeni yeni kabul görmeye başlamıştı. Bu Tanrı kavramı ona hiç ulaşmamış olabilir.

Ancak bu, yaygın olarak anlaşıldığı şekliyle tektanrıcılığın Tanrısının Budizm'e sorunsuzca yerleştirilebileceği anlamına gelmez. Açıkçası, Budizm'de Tanrı'nın yapacak bir şeyi yoktur.

Fenomenlerin yaratılışı Bağımlı Köken olarak adlandırılan bir tür doğa yasası tarafından halledilir. Eylemlerimizin sonuçları karma tarafından açıklanır, bu da Budizm'de doğaüstü kozmik bir yargıç gerektirmeyen bir tür doğa yasasıdır.

Ve eğer bir Tanrı varsa, o da biziz. Onun varlığı da bizimki kadar bağımlı ve koşullu olacaktır.

Bazen Budist öğretmenler "Tanrı" kelimesini kullanırlar ama bu kelimenin anlamı çoğu tektanrıcının tanıyacağı bir şey değildir. Örneğin, merhum Chogyam Trungpa'nın "orijinal doğmamışlığın temeli" olarak tanımladığı dharmakaya'ya atıfta bulunuyor olabilirler. Bu bağlamda "Tanrı" kelimesi, bilindik Musevi/Hıristiyan Tanrı fikrinden ziyade Taoist "Tao" fikriyle daha fazla ortak noktaya sahiptir.

Gördüğünüz gibi, Budizm'de tanrılar var mı yok mu sorusuna evet ya da hayır diye cevap verilemez. inanmak Budist tanrıları anlamsız. Onları nasıl anlıyorsunuz? Önemli olan bu.